Sınıfa girdiklerinde yine tüm sınıf dedikodularına başlamışlardı. Onlar bunlara pek anlam veremeseler de aldırmadılar.
Büşra sınıfına girer, girmez Sıla ona seslendi:
Hoş geldin Büşra…
Büşra ona yaklaştı ve:
Hoş bulduk… Nasılsın?
Dedi. Sıla:
İyi canım sen?
Büşra:
İyi…
Dedi ve onun yanına oturdu. Dün sınıfa gelmemiş olan bir çocuk yanlarına hışımla geldi ve:
Oturabilir miyim?
Diye sertçe sordu. Büşra:
Tabi geç…
Dedi ve onun geçmesini sağladı. Sıla ile Büşra birbirlerine baktılar, sonra konuşmaya başladılar. Sıla:
Sence?
Dedi. Büşra:
Bilmem ki…
Dedi. O sırada ders başladı ve onlar da sustular.
Hilal Yaprak ile besteye boş buldukları her dakika devam ediyorlardı. Gerçekten de güzel şeyler oluşmaya başlamıştı. Yaprak:
Gerçekten çok teşekkür ederim Hilal…
Dedi. Hilal ne yaptığından habersiz gibi davrandı ve:
Niçin?
Diye sordu. Yaprak gülümsedi ve:
Her şey için…
Hilal:
Önemli değil… Bu arada seni bizim kızlar ile tanıştırmak istiyorum, onlarda bu güzel bestenin sahibini merak ediyorlar…
Dedi. Yaprak:
Umarım vakit bulurum…
Dedi. Hilal:
Neden bulamayasın ki?
Yaprak:
Erkek kardeşim de benim ile kalıyor da…
Hilal:
Ne alaka? Küçük mü?
Yaprak:
Hayır, lise son okuyor ancak çok serseridir, her hafta mutlaka bir vukuat
Çıkarmasa olmaz…
Hilal:
Onu da getir istersen… Hem eğlenmiş oluruz… Ne dersin?
Yaprak:
Emin misin?
Hilal gülerek:
Evet…
Dedi. Yaprak ise endişe içinde:
Sen kaşındın…
Dedi ve besteye devam ettiler.
Tuğçe Berk ile uğraşmaktan yorulmuş bir vaziyetteydi. Berk devamlı onun yanına ilişip, sarılmaya ya da öpmeye çalışıyordu ve artık sinir bozmaktan da öte bir hal almıştı. Tuğçe en sonunda dayanamayıp bir tokat bile atmıştı ancak Berk gerçekten yılışık bir züppeydi. Tuğçe onunla kavga etmenin ne kadar yersiz olduğunu anlamıştı ve içinden ‘En iyisi insan gibi konuşmak… Bundan da anlamazsa…’ diye geçirdi ve Berk’in yanına gitti.
Berk:
A… Tuğçe!
Tuğçe:
Şu şımarıklığını 5,10 dakika kesersen insan gibi konuşalım…
Dedi. Berk onun yüzüne baktı, gerçekten ciddi olduğunu görünce:
Peki!
Dedi. Tuğçe:
Senin amacın ne?
Diye sordu. Berk:
Ne gibi?
Diye umursamadı.
Tuğçe ısrarla:
Sen ne yapmaya çalışıyorsun? Beni rahatsız etmek hoşuna mı gidiyor?
Berk:
Bilmiyorum…
Tuğçe:
Nasıl ya? Diğer insanlar gibi normal olamaz mısın?
Berk:
Öyle olursam tavırların değişecek mi sanki?
Tuğçe:
Ya sen insan gibi davransan ben seni neden tersleyeyim ki?
Berk:
Bilmem?
Tuğçe:
Bak buraya daha yeni başladık, seninle düşman olma gibi bir amacım yok, senle de diğerleri gibi arkadaş olabilirim, ama normal davran ve şu çocukça davranışlarını kes! Burası lise değil…
Berk:
Benden gerçekten hoşlanmıyor musun?
Tuğçe:
Ya saçmalama! Seni tanımıyorum bile… İstediğin kadar havalı, şımarık, züppe olabilirsin ama ben senin sandığın gibi biri değilim…
Berk:
Ne yapmamı istiyorsun?
Tuğçe:
Dediğim gibi NORMAL ol!
Berk:
Umarım sen de öyle yaparsın?
Tuğçe:
Emin ol yaparım…
Dedi Berk’e elini uzattı ve:
Arkadaş mıyız?
Diye sordu. Berk gülümsedi ve onun elini sıkıp:
Şimdilik!
Dedi. Tuğçe şaşırmıştı, içinden ‘Berk ve olgunluk… Şimdilik mi?’
Diye geçirdi. Berk:
Artık benim yanımda oturmanda bir sakınca yok değil mi?
Tuğçe eşyalarını aldı ve:
Hayır, yok!
Deyip onun yanına geçti.
O sırada Burcu yanlarına geldi ve:
Tuğçe sen Berk’le mi oturuyorsun?
Tuğçe:
Evet, bir sakıncası mı var?
Dedi. Berk de hemen atladı ve:
Biz artık arkadaşız!
Dedi. Burcu şaşkın, şaşkın kafasını salladı ve oradan uzaklaştı.
Çıkış saati gelmişti bile… Hilal erken çıkmıştı bu sefer… Yaprak ile vedalaştılar ve Tuğçe’nin yanına çıktı. Tuğçe ile Berk’i konuşurken görünce çok şaşırdı ve kendinden emin olmak için gözlerini ovalayıp tekrar baktı, bu gerçekti ve Berk ile Tuğçe konuşuyorlardı. Hilal:
Tuğçe!
Diye seslendi. Tuğçe kafasını çevirdi ve:
A… Canım geldin mi?
Dedi. Berk:
Merhaba!
Diye seslendi. Hilal Tuğçe’nin yanına gitti, onu Berk’in yanından aldı ve:
Bu çocuk Berk değil mi?
Diye sordu. Tuğçe:
Evet… Sonra anlatırım ayrıntıları…
Dedi ve Berk’e dönüp:
Benim gitmem gerekiyor, yarın görüşürüz…
Dedi. Berk:
Tamam, kendine iyi bak…
Dedi. Hilal ile Tuğçe de okuldan çıktılar. Tuğçe her şeyi ona anlattı. Hilal pek inanamamıştı. Tuğçe’ye ‘Hadi oradan! Sen kimi kandırıyorsun?’ bakışı attı. Tuğçe de ona ‘Bunlar gerçekler!’ der gibi baktı ve beraber durağa gidip, otobüse bindiler.
Merve Büşra’dan erken çıkıyordu. Ancak bu sefer yanında Burak da vardı. Beraber Büşra’yı almaya gidiyorlardı ve bir yandan da konuşuyorlardı. Burak:
Arkadaşını rahatsız etmem değil mi?
Diye sordu.
Merve:
Saçmalama!
Dedi. Burak:
Okulda herkes bizi sevgili sanıyormuş…
Dedi ve kıp kırmızı kesildi. Merve onun yüzüne bakamadı ve:
İstersen… Biz konuşmayalım… Yani samimi olmayalım… Sen ve sevgilin de rahat edersiniz…
Dedi. O da baya kızarmıştı. Burak:
Benim bir sevgilim yok… Olsa bile seninle aramı bozamazdı…
Dedi. Merve şaşırmıştı. Hiçbir şey demedi ve yollarına devam ettiler....