Bir senaryomun daha sonuna gelmiş blunuyoruz
-Üç Buçuk Sene Sonra-
Aradan seneler geçmişti. Hepsi çok mutlulardı. Son sınıfa gelmişlerdi. Büşra yazar olma isteğini gerçekleştiremese bile bir şeyler yazıyordu ve bir gazetede ona ait bölüm vardı…
Hilal iyi bir besteci olmuştu.
Tuğçe birkaç diziden teklif alacak kadar iyi bir oyuncuydu. Bir sinemada da oynamıştı.
Merve ve Burak her şeyi birlikte gerçekleştiriyorlardı. Okulu bitirmelerine az kalmıştı. İkisi de bankacılıkla uğraşmış, oyunculuk eğitimi almış Büşra’ya ait bir tiyatroda oynamışlardı…
Erdem okulu bitirmiş, Büşra sayesinde ‘öğretmenlik’ düşüncesine bile ısınmaya başlamıştı.
Tuna’nın daha bir senesi vardı ancak o bir şirkette staj er olarak Bilgisayar Mühendisliği yapıyordu.
Berk okumasına rağmen oyunculuk değil de babasının şirketinde çalışıyordu.
Hepsi senelerini birlikte geçirmiş, her zorluğu birlikte aşmışlardı. Sene sonuna yaklaşıyorlardı… Kızlar aynı evdeydiler. Erkekle de birlikte bir ev tutmuş kalıyorlardı.
Her zaman ki gibi hepsi kızların evinde toplanmışlardı. Kızlar mutfakta yiyecek bir şeyler yapıyor, çocuklar da sohbet ediyorlardı. Erdem:
Ben size bir şey danışacağım, Beyler?
Berk:
Söyle?
Tuna:
Ne oldu ki?
Erdem:
Ya ben… Büşra’ya… Evlenme teklif etmeyi düşünüyorum…
Burak:
Zuha…
Erdem:
Ne var ya?
Burak:
Ben de… Yani Merve’ye =)
Berk:
Biz Tuğçe’mle zaten sözlüyüz… Ben de düşünüyordum ama…
Tuna:
Ben seneye yapacaktım… Ama dörtlü düğü de fena olmaz… Mezuniyete ne gerek var…
Erdem:
E… Süper…
Dedi. Beraber bir plan kurup, söylemeyi düşünüyorlardı.
Kızlar içerden:
Ne konuşuyorsunuz siz?
Diye sordular. Berk:
İş güç…
Tuna:
Okul…
Erdem:
Siz…
Burak.
Havadan sudan…
Dedi. Kızlar mutfaktan çıktılar. Büşra:
Bir karar verin, hangisi?
Erdem:
E… Hepsi=)
Dedi. Kızlar gülerek mutfağa girdiler.
Aradan birkaç gün geçmişti. Aynı monoton hayatlarına devam ediyorlardı. Çocuklar da günlerce düşünmüşlerdi ve sonunda bir restoranı kapatıp, pırlantaları da alıp söylemeye karar verdiler.
Berk gidip restoranın sahibiyle konuştu. Ayarladı. Erdem kızlara bir sürü gül yaptırdı. Burak onlara yemeğin yerini yüz yüze değil de değişik bir şekilde anlatmak için onlara özel kâğıtlardan davetyiyeler yaptırdı. Tuna yüzükleri güzel, farklı ve değişik şekilde almaları için araştırmalar yaptı.
Sabah olmuştu. Kızlar kapı sesiyle uyandılar. Kapıyı çatıklarında isimlerine yazılı kutular gördüler. Hepsi aldılar. İçinde hepsine farklı renkte:
‘’Hayatımın anlamı;
Bu akşam Kraliçe restoranına gelmen dileklerimle,
AŞKIN =)’’
Yazıyordu. Ayrıca kutularda gül yaprakları da vardı. Kızlar birbirlerine baktılar ve mutluluktan uçar bir vaziyette hazırlığa koyuldular…
Akşam olmuştu. Kızlar süper bir şekilde giyinmiş, saçlarını yaptırmış evden çıkıyorlardı. Kapıya indiklerinde Berk’in ailesine ait olan özel bir araba gördüler. Şoför:
Buyurun hanım efendiler. Bunu Berk Bey yolladı, diyerek kapıyı açtılar.
Kızlar garip, bir şekilde birbirlerine bakıp bindiler.
Erkekler takım elbiselerini giymiş bekliyorlardı. Ellerinde güller vardı. Hepsi yüzükleri kontrol ettiler.
Kızlar gelmişti. Hepsi kapıya çıktı ve:
Hoş geldiniz…
Deyip ellerini uzattılar. Büşra:
Aşkım bu ne şimdi?
Dedi. Erdem:
Sürpriz…
Dedi. Burak:
İçeri girelim mi bir tanem?
Diyerek Merve’ye kolunu uzattı. Beraber içeri girdiler. Restoran mükemmel bir şekildeydi. Kızlar şok içindelerdi. Beraber masaya oturdular. Erkekler ayağa kalktılar. Burak:
Yemekten önce…
Tuna:
Söylemek…
Berk:
İstediğimiz…
Erdem:
Bir şey var…
Dediler. Kızlara doğru eğilip yüzüğü çıkardılar ve hepsi:
‘Hayatımın anlamı, Benimle evlenir misin?’ diye sordular.
Büşra yutkundu. Hilal ve Merve gözlerini ovaladı. Tuğçe ise:
Biz zaten… Sözlüydük ki aşkım…
Deyip Berk’e sarıldı. Berk:
Yani?
Tuğçe:
Hayatımda söylediğim bütün Evetlerden daha fazla EVET!
Berk yüzüğü taktı ve tekrar sarıldı.
Hilal:
Aslında… En büyük beklentim buydu… Ama…
Tuna:
Ama mı?
Hilal:
Aması… EVET!
Dedi. Tuna’ya sarıldı. Tuna:
Ödümü kopardın aşkım ya!
Dedi. Merve:
Aşkım bin kere evet ya=)
Dedi. Burak:
Hehe… Biliyordum… Seni seviyorum=)…
Dedi.
Büşra:
Aşkım…
Erdem:
Efendim =)
Büşra:
Çok… Çok… Çok… Şaşırdım…
Erdem:
Neden?
Büşra:
Sen bana sordurursun sanıyordum… Seni çok seviyorum… Tabi ki de… EVET!
Erdem:
Ben seni daha çok ama olsun =)
Büşra:
Ben daha çok!
Erdem:
İkimiz eşit nasıl?
Büşra:
Süpersin =)
Dedi. Bütün gece eğlendiler ve yemeklerini bitirip, dans edip, evlerine döndüler.
Aradan bir ay geçmiş… Düğünler için her şey hazırlanmıştı… Düğün de aynı mutlulukla devam etmişti. Beraber bir gemi de kiralayıp düğünlerini yapmışlardı.
Gün sona erdiğinde hepsi:
‘HEP BİRLİKTE!’ diye bağırmış, evlerine ayrılmışlardı…